26 Aralık 2010 Pazar

GAZİANTEP FIKRALARI

Doktor Mecit Barlas Bey rahmetli tahsilini bitirip Gaziantep’te göreve başladığı sıralarda muayenehanesine bir hasta girdi. Başının ağrıdığını söyledi. Mecit bey onu muayene ederek Reçetesini yazdı eline verdi. Adam doktoru hoca gibi bir şey zannedip olmalı ki Yazdığı reçeteyi muska gibi büküp şapkasının arasına koydu ve piskolojik man iyi oldu.Aradan bir süre geçince reçetesini, kaybettiğinin farkına vardı ve başı yeniden ağrımaya başladı.Yine doktorun yanına çıkarak şöyle söyledi.
Doktor bey eline sağlık yazdığın muska şıp adak tuttu. emme onu kaybettim şimdi gene ağrımaya başladı kurbanın olum o muskadan bir tane daha yaz.

19 Aralık 2010 Pazar

KARAYILAN

Karayılan der ki gelin oturak
Kilis yollarından kelle getirek
Fransız adını bütün batırak
Vurun Antepli’ler namus günüdür
Vurun çetelerim namus günüdür

Atına binmiş de elinde dizgin
Girdiği cephede hiç olmaz bozgun
Çeteler içinde yılanım azgın
Vurun Antepliler namus günüdür
Vurun çetelerim namus günüdür

13 Aralık 2010 Pazartesi

EVLİYA ÇELEBİ

Bu kenti anlatmaya ne dil nede kalem yeter. Göz alıcı büyük yapıları her yerde aranan eşyaları birçok mezraları, bolluk ve verimliliği, bitimsiz yiyecek ve ırmaklarıyla burası şehri Ayıntab-ı cihandır [dünyanın gözbebeği kenttir]1671 yılında Antebe gelen Evliya Çelebi Gaziantep’ten böyle söz etmektedir. 17.ci asrın geniş görüşlü, açık ruhlu, tatlı sözlü meşhur gezgin, Evliya Çelebi Antebe iki defa uğramıştır. Seyahatnamesinde kendisine mahsus olan külfetsiz uslu buyla bu şehre dair uzun boylu bilgi vermekte Balı oğlu İbrahim’i Antep i medih için üzerinde durduğu özellikleri daha büyük coşkunluk ve hayranlıkla anlatmaktadır. Antebin güzelliğini, büyüklüğünü saymakla bitiremeyen Evliya Çelebi birçok övgü dolu sözlerinden sonra fikirlerini bu şehrin methinde kullandığı sözlerle belirtmiştir. Şehrimizin bağ ve bahçelerini meyve ve mahsullerini tasvir eden bazı satırlarını görelim.

5 Aralık 2010 Pazar

KAVAKLIK VE ÇİĞ KÖFTE SEFASI


Gaziantep’imizin şüphesiz ki eşsiz, güzellikle dolu birçok yerleri vardır. Bunlardan size en yakınımızdan bir misal göstereyim. Şehrimizin kuzey batısında bulunan, işte meşhur kavaklığımız. Her köşesinde ayrı bir güzellik,  bulunan bu güzel mesire yeri herkesin hoşuna gidecek bir mevkidedir.  Gaziantepliler yazın kavurucu sıcağında dinlenmek, ılgıt ılgıt esen rüzgârlara göğüslerini germek için oraya koşarlar. 

28 Kasım 2010 Pazar

60 Yıl Öncenin Gaziantep’i

Bu yazımda size 60 yıl öncesinin Gaziantep’ine değinmek istiyorum. 60 yıl önce yani 1950’li yıllarda sadece Gaziantep değil, Gaziantepliler de bir başkaydı. Önce şehri gözlerimizin önüne getirelim:
Düz tepe, Şen yurt, Karayılan mahalleleri yok daha. Bin evler, Konak mahallesi hele hele Karataş hiç yok. Yeşilova yok. Karşıyaka yeni yeni oluşmaya başlamış. Şehir Baş karakol ile Şehre küstü arasında sınırlı.

21 Kasım 2010 Pazar

GAZİANTEPTE ÇEHİZ


Çeyizi kız evi hazırlar Cehizin oğlan evine taşınması törenle olur Tören ekseriyetle Pazar günlerine rastlatılır. Oğlan evinde sabahtan hazırlıklar yapılır içkiler alınır salatalar cacıklar Çerezler hazırlanır yemekler yapılır Her masaya bir rakı birde şarap şişesi konur Gençler ayrı peykelere orta yaştakiler için de ayrı peykeler hazırlanır içki içmeyenlerde ayrı masalara oturur. Saat sekiz sıralarında çalgıcılar gelir ve çalgı takımı çalmaya başlar.

20 Kasım 2010 Cumartesi

50 Yıl Evvel Gaziantep


50 yıl evvel Gaziantep yazısını sizlerle paylaşmak istedim Gaziantep 50 yıl evvel böyleydi.
(Bu yazı Kültür Derneğinin, ‘Gaziantep’in en beğendiğiniz özellikleri nelerdir?’ konulu kompozisyon yarışmasında 475- yazı içinde birinci gelmiştir.)

7 Kasım 2010 Pazar

ANILARDA KALAN SARIGÜLLÜK


50 Yaşın altında olanların hatırlayamadıkları sarı güllük bölgesi bu gün bir beton yığını halini almıştır. Sizlere 50 yıl evvelki sarı güllüğü anlatmaya çalışacağım hem de Ogünleri anacağım.
— 50 yıl evvel Tatil günlerinde mesire yeri olan kavaklığa giden Gaziantepliler sarı güllük denen yere uğramadan evlerine gitmezlerdi. Gaziantepliler birazda gençlere romantik günler yaşatmak için bunu yaparlardı. Aileleri ile mesire yerine giden yeni evliler ve nişanlılar, anne babalarını biraz geriden takip ederler, fırsat buldukça elele tutuşurlar ve sohbet ederlerdi.

26 Ekim 2010 Salı

GAZİANTEPTE HELVACILIK


Kışın kullanılan gıda maddelerinden helva fakir ve geliri az olan halkımızın ekmeğine katık yaptığı tatlılardan birisidir Bazı kimseler ekmeğe katık bazıları ise yemekten sonra tatlı niyetine yenirdi Helvacılar genel olarak soğuk günlerde yılın yarısını helvacılıkla geçirdikleri gibi sıcaklar bastırınca yılın diğer yarısını da limonatacılık ve dondurmacılıkla geçirirlerdi. Helvacılık imalatı için birçok evreler geçirdiğinden imalatı nı yapmak bir sanattır. Helvacılar en çok şehrimizin Arasa ve elmacı çarşısında bulunduğu gibi muhtelif çarşılarda da bulunurlardı.  Helva imalatı şehrimizde çok eskilere dayanır

AHİLİK VE LONCALA YARDIMLAR VE DAYANIŞMALAR


1-Hastalık veya bir kaza sebebiyle çalışamaz hale gelen meslektaşlarına nakdi yardım yapmak.
2-Kalfa usta çıkanlardan fakir olanlara araç ve iptidai madde temin edebilmesi için orta sandığından az bir faizle para vermek.
3-Esnaftan her hangi birinin düğün törenlerine toplu halde katılmak.
4-Esnaftan hasta olanları ziyaret etmek.
5-Esnaftan ölenlerin cenazesine toplu halde katılmak.
6-Esnaftan fakir olanların cenaze masraflarını vermek çocuklarını himaye etmek, ailesine yardım yapmak.
7-Her hangi bir suretle haksızlığa gadre uğrayan meslek daşlarının hakkının aranması için resmi katlar katında ricada bulunmak gibi çok faydalı hususlar bulunmakta idi

AHİLİK VE LONCALAR


Büyük bir Ahi evran tarafından düzenlenen ve {Ahi}lik adı altında ana dolunun her tarafına yayılan {Fütuvvet }tarikatının Osmanlının ilk  günlerinden beri Anadolu ve çevresine dal budak saldığı köy ve kentlerde bir çok zaviyeler açılarak bunlara vakıflar tesis vakfiyeler tanzim edildiği elde edilen belgelere göre mümkün olduğu kadar belirtilmiş idi. Bir takım içtimai ve ahlaki prensiplere bağlanan ayni zamanda sportif duygu ve hareketleri de içine alan bu önemli kurum iddia edildiği gibi var idiyse bile {manevi batini}gizli vasıflarını tamamen kaybederek uzun zaman kardeş kavgalarıyla başsız ve ayaksız bir anarşi içinde yüzen Ana doludaki zanaat ve ticaret kurumlarını koruyabilmek kaygısı ile ekonomik bir teşekkül haline gelmiş şimdiki ticaret ve sanayi odalarının kısmen belediyelerin görevlerini daha geniş bir yetki, daha uygun ve kavrayışlı bir düzenle nice yüzyıllar idare etmişlerdir.

SERGİDEN NOTLAR


50 yıl evvel fotoğraf sergisinden izlenimlerim; sergiye gelen misafirler sergiyi gezdikten sonra yaşlı kuşak bize gençliğimizi yeniden hatırlattığın için teşekkür ettiler.
Orta kuşaklar bir müddet de olsa çocukluk günlerimizi yaşattınız dediler. Bazı misafirlerin üç dört kez geldiklerini gözledim. Sorduğumda ise; o eski günleri yaşamak, yad etmek  mutluluk veriyor dediler.Ve teşekkür ettiler çalışmalarımda başarılar dilediler.

. 70 yıl öncesinin Gaziantep’ine ışınlanmak ister misiniz? 08 Ekim 2010 Haber Yorum: Fevzi Günenç


Yıllardır insanların düşü olan fantasyayı bir Gaziantepli gerçekleştirdi. Adı Ali Koçum’dur bu mucize adamın.
 70 yıl öncesine ışınlanmak… Kendinizi 1933’ün, sonraları Dayıahmetağa okuluna dönüştürülen Türkocağı Gazinosunda mı bulmak istiyorsunuz?
Yoksa 1940’ların yazlık Maarif Kahvesinde mi?..
 Artık bütün buralara ışınlanmak sorun değil.

ESNAF SAHRELER


Esnaf sahresi hazırlıkları bir ay önceden esnafa bildirilir kalfa ve çıraklar sahre gününü heyecanla beklerlerdi. Ve sahre hazırlığı başlamış olurdu. Genellikle sahre kavaklıkta olurdu Sahre günü sabahleyin kavaklığa gelinir herkes yerine yerleşir sahre başlamış olurdu.

ÜZÜMLERİMİZ


Bu günler gaziantepimizin üzümün en bol en güzel olduğu günlerdir bu vesile ile sizlere Gaziantepimizin güzel üzümlerini tanıtacağım hoş bu üzümlerimiz kalmadı nostaljide olsa bu haftada sizlere üzüm çeşitlerinden bahsedeceğim Gaziantepliler içinbir söz söylenir.

19 CU YÜZ YILDA GAZİANTEBİN UĞRADIĞI AFETLER

18 ci yüzyılın sonu 19cı yüzyılın ilk yılları Gaziantep için tam bir felaket yılları olmuştur. Özellikle 1780yıllarında üç paşanın Gaziantep üzerine yürümeleri ve yüzlerce kişilerin ölümüyle sonuçlanan ayaklanmadan sonra sıra ile Şafii zadelerin 17 öğrencisiyle ile birlikte uğradıkları korkunç akıbet Dalbadan oğlu ve Nuri Mehmet paşa olayları, Kalender paşa, Çapanoğlu, Mehmet Celalettin paşa ve Fevzi paşanın Maraş valilikleri zamanıondaki ayaklanmalar Emir yeniçeri çatışmaları ve nihayet Mısırlı İbrahim paşa saldırısı Gazianteplilere çok sıkıntılı günler günler yaşatmıştır. Bulardan halkın hafızasında en derin iz bırakanlar Çapanoğlu ve İbrahim paşa vakalarıdır.

10 Eylül 2010 Cuma

BATTAL BEY VE MAANOĞLU KÖPRÜSÜ

Hicri 1277 miladi {1861} yıllarında Antep, Halep Valiliğine bağlı bir kaymakamlıktı. İki şehir de İstanbul hükümeti emrindeydi Antep kaymakamı Battal Bey’di. Battal Bey hem zayıf yanı hem de kuvvetli tarafları olan bir kaymakamdı. Memleketine çok düşkün bir adamdı. Kaymakamlığı zamanında Fisalle isimli bir aşiret Sazgın dolaylarına geldi yerleşti bu aşiret 1000 çadırlık olup, onbin kadarda hayvanları vardı. Bunlar Halep’ten beri kondukları yerde çayır çimen bırakmadan Çekirge sürüsü gibi her tarafı talan ederlerdi. Sazgın’a kadar gelmişlerdi. Büyük bir aşiretti kimse onlara kalk git diyemiyordu. 

5 Eylül 2010 Pazar

ÇIKSORUT


Gaziantebin çeşitli özelliklerinden biriside halkın sahre dediğimiz piknik zevkine çok düşkün olduğudur Bu zevkini kandırmak için yer konusunda fazla titizlik göstermez. Bu nedenle Açkılarını yemek çıkınlarını sepetlerini alanlar Bu mevsimlik sahre yerlerine koşarlar. Örneğin baharın ortalarına doğru kavaklıktakilerin tencerelerini gözden geçirin hemen hemen bir çoğunda birkaç baş taze sarımsak can eriği bulunan yaprak sarması kaynar.

29 Ağustos 2010 Pazar

BOYACI CAMİ (KADI CEMALEDDİN CAMİ)

Halkın bazısı Boyacı cami der bazılarda Kadı Cemaleddin cami der. bu caminin yapılışı hakkında rivayet şöyledir. Bilindiği gibi ortaçağ derebeyliklerle menşurdur. Ozamanda dünyanın birçok yerinde bazı kimseler kuvvetleri sayesinde kendi başlarına buyruk olarak etrafına adamlarını toplayarak bir takım derebeylikler kurmuşlardır. Fakat zamanla bunların idarelerine karşı Halktan bazı kimseler isyan ederek kendilerine bağlı kişilerle beraber çeteler kurmuşlardır Dere beylerle çatışmışlardır. 

20 Ağustos 2010 Cuma

AYŞE BACI CAMİ


Bu cami İnönü Caddesi Kozanlı mahallesinde caddenin sol yanındadır. On sekizinci yüz yılın ilkyarısında Gaziantep in boyacı mahallesinde Mehmet oğlu Hacı Ali ağa adında bir adam varmış. Hacı Ali oldukça zengin hayırsever bir kimse imiş üç oğlu ve Ayşe adında dünya güzeli bir kızı varmış. Bu aile mutlu bir şekilde yaşarken Gelinlik çağına gelen Ayşe Hastalanıp yatağa düşer Günden güne sararıp solmaya başlar. Artık anne babasının göz bebeği Kardeşlerinin uçan kuşlardan sakındığı Ayşe derin bir sessizlik içine dalmıştır.

15 Ağustos 2010 Pazar

ŞEYH CAMİ VE HAMAMI

Gaziantep’te bu gün başta kale olmak üzere birçok eski eserler ve türbeler mevcuttur. Fakat bunlardan hiç biri Şeyh cami ve hamamı kadar halkı ilgilendirmemiştir. Bu ilgi yalnız Müslümanlara mahsus sanılmasın Ermenilerde [süng egna]Daha eskilerde kilise yapılacakmış yarım kamış. Dedikleri bu yere büyük bir ehemmiyet verirler ve daima ziyaret ederlerdi. Burası şehrin eski Antepliler tarafından bir dilek yuvası olarak kabul edilir. 

GAZİANTEP’TE NESİMİ HAKKINDAKİ SÖYLENTİLER


Eskiden beri muhitimizde Karacaoğlan’la Nesiminin bizim çevremizden olduğu söylenir. Bu kadar şair ve mutasarrıf arasında ikisinin benimsenmesi boşa olmasa gerektir.


Karacaoğlan’ın çevremizin adamı olduğu, tartışmaya yer bırakmayacak kadar açık görülmektedir. Zaten edebiyat tarihleri Karacaoğlan’ın doğum yeri için kesin bir yer söylememiştir.

24 Temmuz 2010 Cumartesi

ESKİ GAZİANTEPTE KINA

Kına Gaziantep düğün adetlerinden en orijinal olanlarından biridir. Kına gecesi iki taraf hazırlanır; Kına töreni için iki taraf davetlileri toplanı, kız evinde kadınlar, oğlanın evinde erkekler bulunurdu. Kız evinde ve erkek evinde çağlılar çalar, oyunlar oynanır. Kına gecesi bütün erkeklerin rakı içmesi adet haline gelmiştir. Kınayı oğlan evi hazırlar geniş ve işçiliği iyi bir bakır tepsiye 8-9 topak kaz yumurtası büyüklüğünde kına yoğrulup konur, etrafı renkli mumlarla ve çiçeklerle süslenip gününde okuyucu tarafından kız evine törensiz olarak yollanır.

19 Temmuz 2010 Pazartesi

KIZ İSTEME VE GÖRÜCÜ


Bilhassa eskiden evlenecek oğlu olanlar kız seçme işini bizzat yaparlardı. Şimdi bu adete uyanlar hemen hemen  kalmadı. Kızı beğenip özelliklerini öğrenmek oğlan evinin anne-nine abla-hala-teyze gibi yakınlarına aittir. Kız genel olarak görücü ile bulunur. Oğlanın evleneceği kızı kendisinin bulması ailesini hesaba almaması demekti ve onlara yapılmış saygısızlık daha doğrusu hakaret olarak telakki edilirdi. Kız beğenmeye giden kadın kim olursa olsun görücü diye adlandırılırdı. Gelen kadınların görücü olduğu onların hal ve hareketlerinden hemen belli olurdu. Kızın annesi gelinlik kızını kahve ikram sırasında misafirlerin karşısına çıkarır ve kızın üzerinde en iyi fakat en sade elbiseler bulunurdu.

12 Temmuz 2010 Pazartesi

MİYAN ŞERBETİ

Bu günlerde sıcaklar iyice bastırdı Gaziantep’imizin menşur içeceklerinden miyan şerbeti bir nebze olsada hem harareti söndürür hemde otuz iki dişinize trampet çaldırır faydaları saymakla bitmez.

4 Temmuz 2010 Pazar

GAZİANTEP BEDESTENLERİ -2- KADRİ PAŞA BEDESTEN


Kadri paşa Canan ailesine mensuptur İshak paşanın oğlu şöhretli âlimimiz mütercim asımın yeğenidir. 1296 da miladi[1880}bir aralık başvekillik de yapmıştır. Kadri paşanın böyle bir bedesten yaptırmış oğluna bize yine şer’i mahkeme sicilleri buna dair iki karara rastladık ikiside 1291-miladi[1875] rebiyülevvel tarihidir.

2 Temmuz 2010 Cuma

SUYA DAMLALAR...Cennet nerde?

Önceki gün Uzun çarşı’da işyerleri birbirine yakın olan iki esnafla tanıştım… Birinin adını açıkça vereceğim: Ekrem Ilgın. Öbürününki bende ama yine de bir ad koyalım. Hacı Karasakal diyelim ona.
Özgür Düşünce Derneğinin yeni yerine giderken önce Hacı’dan alışveriş yapmam gerekti. Asıl adı Hacı değil ama “Hacı” diye anılmaktan hoşlanıyor. Kapkara sakalları var, up-uzun… Hiç yakışmıyor gençliğine.
Ekrem’le ilgili olumlu duyumlar almıştım. Sınayayım şunu, bakalım Karasakal ne diyecek komşusu için,” dedim kendi kendime.

27 Haziran 2010 Pazar

GAZİANTEP BEDESTENLERİ


Bedesten Farsça bir sözdür Aslı bezistandır  -1-Eskiden doğu şehirlerinde kumaş ve diğer kıymetli eşyayı yangından ve hırsızlıktan korumak için yapılmış taş duvarlı ve demir kapılı çarşılardır. Üzerleri kap  [toroz] çatılıdır. İki üç hatta daha fazla kapıları bulunur Akşamları bu kapılar kapatılmakla beraber bekçiler tarafından da korunur. Bankaların olmadığı zamanlarda bedestendeki demirden yapılmış dolaplar para ve mücevherlerin saklanmasında kullanılırdı. Bedestenlere kapalı çarşı adıda verilirdi. 

20 Haziran 2010 Pazar

GAZİANTEP KÜLTÜR VE TARİHİNE BAKIŞ

Gaziantep’in genel tarihi folkloru, ticari ve iktisadi yaşantısı gibi kültür hayatında da en büyük etken coğrafyasıdır. Türk-İslam kültürünün parlak devirlerini yaşadığı Selçuklular Memluk ve Osmanlı devirlerinde Gaziantep’in gerek o çağlar birer bilim yuvası olan medreselerinin gerekse yetiştirdiği bilginlerin çokluğu ve özellikleri bakımından yakın ve Ortadoğu gerçek bir ün kazanmasında coğrafyasının payı büyüktür. Durum bugün de böyledir. 

13 Haziran 2010 Pazar

ANTEP MAARİFİ İSLAMİYE CEMİYETİ


Antep de maarifi islamiye cemiyeti takriben 1312-1313-[1896]yıllarında kaymakam İsmail paşa zamanında kurulmuştur. Bu yıla gelinceye kadar Türk ve İslamlar için hiçbir ilkokul yokmuş Bütün çocuklar ilk tedrisata mahalle hocalarında ondan sonra da tahsiline Antep’te tek mektep olarak mevcut bulunan rüştiyede veya medreselerde devam ederlermiş.

12 Haziran 2010 Cumartesi

EVLENME VE GÜVEY NAMAZI

Gaziantep’te düğün gerdekten iki veya yedi gün evvel başlar misafirler gelir yemekler hazırlanır düğün eğlenceleri başlar Gerdek düğün dağıldıktan sonra başlar, gelin akşam namazından sonra gerdek odasına girer gelin odadan içeri girerken eline bir bardakla bir nar verilir. Odaya girince bu narı odanın duvarına vurarak kırar. Odaya girdikten sonra geline tıka basa yemek yedirilir bir kadın hoca refakatinde abdest aldırılıp namaz kıldırılır. Namazdan sonra yatağına oturtulan gelinin iki yanına gündüzden hazırlanmış birer metre uzunluğunda ve bilek kalınlığında mumlar yerleştirilir. Bunlara güvey mumu denir. Elektrik olmasına rağmen gerdek gecesinde gelinle damat nostaljik bir gece geçirirlerdi. Kız yatağa oturduktan sonra kadın hocalar gelini övmeye başlarlar. Daha sonra kız evinden gelen gece yengeleri kadın hocaları hariç herkes dışarı çıkar gelinin yanında kalanlar damat geldikten sonra ne yapması lazım geldiği hakkında kıza son talimatı verirlerdi.



GAZİANTEPTE SÖYLENEN ATASÖZLERİNDEN ÖRNEKLER


Ağaç yaprağıyla gürler.                                                                     
 Görmemiş görmüş akıldan olmuş.   
Gön yufka yerinden delinir.
Allah dağına göre kar verirmiş.
Alma ahı indirir şahı. 

22 Mayıs 2010 Cumartesi

GAZİANTEP İN TURİSTİK YERLERİ [İKİ}

10-Bağban Kilisesi: Aradan ilçesinin merkezinin yaslandığı Altıntaş büyüğünün üstünde, kendi haline bırakılmış, camiinin Roma eseri bir kiliseden bozma olduğu bilinmektedir.
11-Henislik Manastırı: Rum kale’nin güneyinde, Fırat kenarında yükselen kayalar içine oyulmuş bir dağ manastırıdır. Manastıra özel bir kuyudan çıkılır.

10 Mayıs 2010 Pazartesi

GAZİANTEP İN TURİSTİK YERLERİ [BİR]


Son günlerde Gaziantep te yapılan turizm atağı ses getirmeye başladı mozayikler Zeugma eski hanlar camiler kültür yolu Müzelerimiz hasan süer, Mevlevihane. Beyaz han Beşirci Gaziantep müzesi mutfak müzesi cam müzesi hanlar ve hamamlar vs.bu tarihi yeleri sizlere iki bölüm halinde tanıtmaya çalışacağım.

25 Nisan 2010 Pazar

ESKİ ANTEP’TE KÜLTÜR, MEDRESELER

1-) ESKİ ANTEP’TE KÜLTÜR

1071 Malazgirt zaferini takiben,Gaziantep ve çevresine 1084 yılından başlamak üzere,Selçuklular tarafından büyük kütleler halinde Türk boyları yerleştirilmiştir.Gaziantep ve çevresi, 9 asırdan beri güneyde Arap kültürüne karşı,doğuda İran kültürüne karşı,Anadolu Türklerinin güneydoğu bekçiliğini yapmaktadır.Coğrafi mevkii itibariyle Gaziantep,Ortadoğu ülkelerinin tam ortasında merkezi bir mevkide olup,kuzeyden Güney’e doğudan batıya gelip geçen ana yollar Gaziantep’ten geçmektedir...

18 Nisan 2010 Pazar

GAZİANTEP’TE KÖFTELER VE ÇİĞ KÖFTELER


Gaziantep’te İstanbul’ca bilinen köftelerden başka ana maddesini et ve simit “ ince bulgur” teşkil eden ve köfte şeklinde telaffuz edilen bir kısım yemeklere verilen addır. Etin yerini bazen sadeyağ ve zeytinyağı da tutar. Hatta domates, patates, un konulduğunda olur Bunlara göre köftenin adı değişir.

11 Nisan 2010 Pazar

ÖZGÜR GAZİANTEP


Antepliler 400 yüz yıl süren Osmanlı devrinde devamlı aşiret saldırılarına uğramıştır. Suriye çöllerinde üstlenen büyük Arap aşiretleri ve bu arada maviler, Kektik ate aşireti. Arap Bini Sait aşireti Ketik-en, Viranşehir Milli aşireti, Rişvan aşireti gibi birçok yabancı aşiretler, Ekonomik bakımdan daha iyi durumda bulunan Antep halklarını topraklarına karşı fırsat buldukça baskınlar ve yağmalar düzenlemişlerdir.

6 Nisan 2010 Salı

HAVA BULANIK BİŞİRİCİYE YANAŞMA

Gaziantep te olayların yarattığı atasözleri var. Bunlardan biride hava bulanık Beşiriciye yanaşma sözüdür. Gaziantep in Şehre küstü semtinde Beşirici diye bir yer altı havuzu ile yer altı mescidi ,gusülhane,beş altı da hela var.Buraya yirmi basım merdivenle inilir.Bu kastelin bulunduğu yerde Şehrin batısına nazaran biraz engindir [ Daha yirmi yıl evveline kadar yağmur çok yağdığında her tarafı sel basardı.Geçen dönemin belediye başkanı Sayın Celal Doğan beyin çalışmaları neticesinde bu semtimiz su basmasından kurtuldu.}

28 Mart 2010 Pazar

MÜTERCİM ASIM


   Ahmet Asım Efendi 1755 yılında Gaziantep’te doğdu. Babası Antep ulemasından mahkeme Başkâtibi Mehmet Cenanı efendidir. Tahsilini memleketinde yapmış ve Antebin âlimlerinden zamanının derslerini iyice ve mükemmel bir şekilde okumuştur. Türkçeyi, Arapça ve Farsçayı noksansız okuduğunu anlayacak bir derecede öğrenmiştir.

21 Mart 2010 Pazar

GAZİANTEP’İN ADLARI VE MANALARI

Bu yazımda, şehrimizin adı ve çeşitli anlamları üzerinde durmak istiyorum.
Hemen hemen bütün şehir ve kasabalar, tarih boyunca birçok ad değişikliklerine uğramışlardır. Gerek il adlanışları, gerekse sonradan ortaya çıkan değişmeleri belli bir kurala bağlamaya imkân yoktur.
İnsanlar, bazı adlanışlardaki sebep ve hikmeti kesin olarak anlayamadıklarından (isimler göklerden iner) diyerek işi kestirip atmışlardır. Bizim de eski adların manalarını ve konuluş nedenlerini bilemediğimiz için bu meşhur söze sığınmaktan başka çaremiz kalmıyor. Bununla beraber, bazı şehir ve kasabaların adlanış hikâyelerini ve manalarını az çok bilmekteyiz. Bu işte vaktin büyük rolü vardır.

7 Mart 2010 Pazar

OĞUZELİ


Bugün Gaziantep’in Güneydoğusunda “Sacır Suyu”kenarında kurulmuş bulunan Oğuzeli kazası ve çevresinden söz etmek istiyorum. İlçe merkezi olmadan önce Oğuzeli’nin adı   “Büyük Kızıl hisar Köyü”idi. Ama halk bu birleşik sözlüğü Kızıl hisar olarak söyledi. Oğuzeli yaşlılarının anlattıklarına göre köy eskiden şimdiki kasabanın kuzeyindeki bölümünü kaplammış. Bu yanı Sacır’a dayalı, diğer yanları kırmızı renkli kalın ve yüksek duvarlarla çevriliymiş. Kasaba içine muhafaza altındaki kapılardan girilir, bu kapılar geceleri görevliler tarafından kapatılırmış. İşte sözü geçen duvarların renginden ötürü bu yere Kızıl hisar adı verilmiştir.

28 Şubat 2010 Pazar

KARATAŞ

Gaziantep in yeni yerleşim alanlarından karatışı tanıyalım. Tam faaliyete geçtiğinde 900 bin kişilik bir uydu kent olacaktır. Şehrimiz batıya doğru göç almakta kentimiz eski Antep yeni Antep diye iki kısımdan oluşacaktır. Gelelim Karataşın tarihine
İlk uygarlık Fırat ve Dicle nehirleriyle Akdeniz sahillerinde doğdu, gelişti insanlık medeniyetin ilk ışıklarını burada gördü. Gaziantep bölgesi Fırat ile Akdeniz arasında bulunduğundan bu medeniyetin doğup geliştiği yerlerden biridir. Bundan ötürü ilimizin her köşesi eski devirlerden kalma kaleler mezarlar çeşitli, harabeler kaleler, Çeşitli mezarlar yeraltı yolları ve su kanalları bir kelimeyle eski eserlerle doludur.
Gaziantep de insan eliyle meydana getirilmiş olan birçoklarının üstü kapalı birer esrar perdesiyle örtülü olan bu eserler dışında, birde tabi, eserler vardır. Birinciler gibi bunlarda yıllardır zihinlerimizi tırmalayıp durmakta bir soru işareti olarak duruyor.

19 Şubat 2010 Cuma

ALLEBENDE ESKİ SAHRE YERLERİ


1-Meydan: bugünkü Gaziantep şehir stadyumunun yeri, bundan 80-90 yıl önce etrafı birer metre yükseklikte bostanlarla çevrili boş ve çok geniş bir arsa idi. Halk dilinde buranın adı meydan idi. Bu meydanın yakınında bir evde oturan ve davarcılıkla uğraşan ve Meydan Haycesi dene yaşlı bir kadının kaymakları meşhurdu. Antepli birçok aile ilkbaharda giderler, üç tarafından meydanı çevreleyen yüksek bostanların çimenli kenarlarına sabahları otururlar, Meydan Haycesine bir gün önceden ısmarladıkları kaymakları getirtirler, yerler, ilkbaharın sabah keyfini çıkarırlardı. Burada Hayceden (Hatice ) başka kaymakçılar da vardı. Bu kaymakları yeme yerlerinden biri de kürt tepe idi: Bu tepeden bütün Antep seyredilir. Manzarası çok güzeldir. Meydan, yazın, buranın etrafındaki bostancıların harman yeri idi. bostancılar arpa harmanlarını buraya yığarlar, burada cercerlerle döverler, savururlar, arpa ve samanlarını kaldırırlardı. Burası yazın aynı zamanda bulgur kaynatma, serme, kurutma idi. Geceleri bulgurcuların, bulgur ocakları alevleri ve bulgurcuların fener ışıkları burasını gündüze çevirirdi. Hülasa yazın burası bir kaynaşma tatlı bir eğlence, güzel bir piknik yeri idi de.

31 Ocak 2010 Pazar

GAZİANTEP TARİHİNE BAKIŞ

GAZİANTEP, eski tarihi tamamen aydınlatılmamış bir şehir olmakla beraber eski medeniyet dünyasının Güneyden Kuzeye Doğudan Batıya geçen yolların birleştiği bir yerde bulunması sebebiyle eski tarihini sinesinde saklayan binlerce höyüğün mevcudiyeti buranın ilk insanlardan beri meskül bir yer olduğunu göstermektedir. Gaziantep Kalesi eski bir eti höyüğü üzerine kulmuş Selçuk eseridir. Gaziantep ve çevresi çok eski çağlardan beri Anadolu’nun cenuba karşı müstahkem bir kalesi, bir müdafaa mevkii olmuştur. Romalılar tarafından Gaziantep’e Antiocheia ad Tourum adı verilmesi burasının antioküsler tarafından tamir edilmiş olduğunu belirtiyor. Gaziantep’in on - oniki kilometre şimalindeki Dülük köyü eski Dolihe şehrinin harabesidir.

17 Ocak 2010 Pazar

ÜZERLİKCİ ARAP AĞA



Üzerlik otu kuzey Anadolu da yaşayanlar için kutsi bir mahiyete haizdir. Bu otu nazar için birkaç şekilde kullanılır.
1-İpliğe dizilerek hem ziynet hem de nazar için odada ayna kenarın da teşhir olunur
2-Evde temizlik yapıldıktan sonra ateşte yakılarak onun dumanıyla doldurulur ki buna temizlik derler.
3-Nazar almış adamı bunun dumanıyla tütsüdürler. Üzerlik dumanı ile tütsülenen adam şifa deva bulduğuna inanır. Gelelim üzerlikçi Arap ağanın öyküsüne.
Gaziantep in en müstesna tiplerinden biri Üzerlikçi Arap ağadır. Bu zat gayet kanaatkâr, doğru sözlü apt elasına saf bir adamdır. Geçimini üzerlik satmakla temin eder on kuruşluk üzerlik sattığı zaman ekmeği çıkardım diye istirahata çekilirdi. Üzerlikçi Arap ağa Gaziantep de her misafirin gözüne çarpacak bir simadır. Üzerlik satarken sokaklarda Üzerlik hu Üzerlik hu diye seslenir. Üzerlikçi Arap ağaya ait iki öykü anlatılır.
 1-Seferberlikte Üzerlikçi Arap ağa Sina cephesinde topçu neferi iken top katırını kaçırmış katırı takip ederek İngiliz karargâhına girmiş ve orada katırını yakalamış. İngilizler de katırı ile beraber Üzerlikçi Arap ağayı yakalamışlar Üzerlikçi katırın boynuna sarılıp ağlamış,   zabitlerine katırı teslim etmek lüzumunu söyleyerek geri dönmek istemiş.
---Ben katırdan vazgeçemem kumandanım darılır... demiş.Bu adamın saflığı ve görev anlayışı İngiliz zabitlerinin hoşuna gitmiş.,katırı ile beraber serbest bırakmışlar.       
2—Üzerlikçi Arap ağa yolda yirmi lira bulmuş sahibini araya ara ya bir ay sonra bulmuş ve parayı teslim etmiştir. Para sahibi Üzerlikçiye bir mecidiye hediye vermiş. Lakin Üzerlikçi bu kadar para benim her günkü kazancımdan fazladır. Diye ancak dört kuruşunu almıştır.

TEKE MUSTAFA


Eski Gaziantep in tipik simalarından Teke Mustafa ve Üzerlikçi Arap ağadan bahsedeceğim
Teke Mustafa Gaziantep şehrinin (Yazıcık] semtinden bir hikâyecidir. Yazıcık semti Gaziantep in kenar mahallelerini içine alan bir semttir. Burada [Yazıcık kahvesi] denen bir eski kahve var. Bundan yüz yıl evvel yaşamış olan bu Antep in bu ünlü öykücüsü Teke Mustafa, her sene kış geceleri bu kahvede [Köroğlu] hikâyesi söylerdi. Antep in her semtinden hikâye meraklıları, kışta, kıyamette bu kahveye akın ederlerdi. Kahve iğne atsan yere düşmez tıklım tıklım dolardı.

16 Ocak 2010 Cumartesi

BALTA HARBİ



Sene 1311 yılı (1895)seneleri Antep; nüfusu 80 bin civarında bir şehirdi. Bunun 35 bini Ermeni,3 bin kadarı Yahudi, geriye kalan 43 bin kişi de Müslüman nüfustu. Alışveriş, ticaret, sanatkârlık Ermenilerin elindeydi. Balta harbi üzerine arşivimde ki 100 e yakın Antep kitabından Balta harbi ile ilgili yazılar aradım. Nihayet Gaziantep’in büyük şairi
Hasip Dürrü’nün kitabında rastladım. Bu şairin şiirinden bir kısmını sizlerle paylaşacağım. Antep’te yaşayan Ermeniler Ermeniceyi bilmezdi, Türkçe konuşurlardı.

10 Ocak 2010 Pazar

ANTEP ERMENİLERİ



Bu haftaki yazımda sizlere Gaziantep’ teki yaşayan Ermenilerin nüfusu,dil ve görenekleri ve yaşantılarını yazacağım.bundan 100 veya 110 yıl önce Antep 83 bin nüfuslu bir şehirdi.Bu nüfusun 35 bin kadarı ermeni idi geri kalanı Türktü yalnız Orul köyünde biraz birde yanında küçük bir köy olan Gavur köyü halkı ermeni idi.Antepli Ermeniler dil,görenek ve yaşantı bakımından Türktü ler.Onları Müslüman Türklerden ayıran tek neden Hıristiyan olmalarıydı.Türkçe konuşurlar,Ermenice bilmezlerdi.Konuşurken Türkü Ermeniyi ayırmak olanaksızdı.Yalnız Türkler konuşurken ağam Ermeniler gülüm diye hitap ederlerdi.Yani güzel Türkçe konuşurlardı.Amerikan hastanesinde çalışan hemşirelere ingilizce mis yerine kız hanım derlerdi.Evlerinde kiliselerinde Türkçe konuşur Türkçe dua eder ayinlerini vaazlarını Türkçe yaparlardı.Sosyal yaşantıları da Türklere eşti. Oturdukları evler, giysileri, yiyecekleri Türklerinkinden farksızdı.

6 Ocak 2010 Çarşamba

GÜNEŞ GEDİY MENEŞ GEDİYY



Bu deyiş Gaziantep atasözlerindendir. Bu Antep atasözünün neden söylendiğini sizlerle paylaşmak istiyorum.
                 Sene 1900–1915 yılları arası Antep’te Türklerle Ermenilerin birlikte dostça yaşadığı yıllar. Bu dostluk meşhur Antep’te yaşanan balta harbi yıllarına kadar sürer. Ermeniler 1915 yılına kadar bugünkü amerikan hastanesi binasına koleje ermeni bayrağı çekerek bağımsızlık ilan ettiler. Buna karşı Antepliler baltayla, kürekle müdahalede bulundular. Araştırmalarım bittiğinde bu konuyu daha sonraki yazılarımda bahsedeceğim.